Şam’ı; Şam-ı Şerif yapan, O’nun şerefine şeref katan Bilal-i Habeşi, Cafer B. Ebu Talip, Ebu Derda, Abdullah İbn-i Ümmü Mektum gibi daha birçok Sahabe-i Güzin Efendilerimize ev sahipliği yapıyor olmasındandır. Halep’i Halep yapan Hz. Zekeriya’yı bağrında barındırması, Humus’u mübarek kılan Allah’ın Kılıcı (seyfullah) Hz. Halid B. Velid’i toprağında taşımasıdır. Hz. Ebu Eyyüb El-Ensari olmadan İstanbul mana iklimini kaybeder.
Çorumlular olarak biz çok şanslıyız farkında mıyız? Hıdırlık bölgesinde üç sahabe efendimize yüzyıllardır ev sahipliği yapıyoruz. Komşum falanca sanatçı, vali, belediye başkanı, milletvekili, rektör, gazeteci, iş adamı diyerek ikili konuşmalarımızda komşularımız üzerinden kimlik oluşturmakta pek de mahiriz ama, Efendiler Efendisine komşuluk etmiş O mübarek insanlar bugün yanı başımızdalar, bizimle komşular acaba farkında mıyız?
Gözleri Efendiler Efendisinin (SAV) gözlerine değmiş; şu an şehrimizde toprak olmuş mübarek elleriyle bir zamanlar Efendimize biat etmiş O insanların Hıdırlık’taki kabirlerine günahkar yüzlerimizle, paslı gönüllerimizle, buğulu gözlerimizle gitsek; eşimizi, dostumuzu, çocuklarımızı da götürsek; karşılarında ellerimizi Hacer’ül Esved taşını selamlıyor gibi kaldırsak “bizler efendiler efendisini göremedik ancak sizler gördünüz, sizin şahitliğinizde biz de O’na biat ediyoruz” desek, Efendimizin “ahir zaman dostlarım” dediği zümreye biraz daha yaklaşır mıyız acaba?
Efendiler Efendisinin arkadaşları Süheyb-i Rumi, Ubeyd-i Gazi ve Kereb-i Gazi hemen yanı başımızda, en uzağımıza beş dakika mesafede farkında mıyız? Bizi mezarlıklarında sahabeler bulunan bu şehirde yaratan Rabbimize hamdolsun… Onların manevi feyz ve bereketlerinden ilham almayı Allah hepimize nasip etsin… Hıdırlık’ta Sahabe Efendilerimizin hemen yanı başında, Kerebi Gazi Hazretlerinin mezarının ayak ucunda medfun bulunan son dönem İslam Alimlerinden, aslen Samsun Vezirköprülü olan Yusuf Bahri Efendi’nin mezar taşında vasiyeti üzerine Kehf Suresi’nin 18. Ayetinde geçen ".....Köpekleri de mağaranın girişinde iki kolunu uzatmış yatmakta idi.... " ayeti kerimesi yazıyor. Sahabe Efendilerimizin medfun bulunduğu bu şehirde onlarla aynı beldeyi paylaşma bahtiyarlığı yaşadıkları için Ashab-ı Kehf’in köpeği mesafesinde hissiyata sahip olan tüm hemşerilerimize selam olsun...
Not.: Sahabe Efendilerimizin mübarek mezarlarının da bulunduğu Hıdırlık Bölgesini çok başarılı bir peyzaj çalışmasıyla güzelleştiren Çorum Belediyemize, Belediye Başkanımız Sn. Muzaffer Külcü'nün şahsında teşekkür ederim..
SUHEYB-İ RUMİ HAZRETLERİ
Asıl adı Suheyb İbni Sinan, künyesi ise Ebu Yahya olan Suheyb-i Rumi Hazretleri, aslen Yemenli’dir. Babasının memuriyeti sebebiyle Musul yakınlarında oturdukları sırada, Bizans askerleri köylerini yağmalayıp Suheyb’i küçük yaşta esir etmişlerdir. Uzun süre Anadolu’da esir olarak kalan Suheyb-i Rumi, İbni Cüd’an isimli bir Arap tarafından satın alınıp Mekke’ye götürülmüştür. Rumlar arasında yetişmesinden dolayı “Rumi” lakabını almıştır. Mekke’de iken azat edilip Ammar Bin Yasir ile birlikte Peygamber (SAV) Efendimizin huzurunda ilk iman edenlerden otuzyedincisi olarak Müslümanlığı kabul etmiştir.
Bir beldeyi değerli kılanlar o beldenin el’an sokaklarında gezenler değil, mezarlıklarında yatanlardır. Yesrib’i Medine yapan Efendimizin (SAV) oraya hicretiyse, o şehri Medine-i Münevvere’ye dönüştüren sır Efendimizin mübarek mezarlarıyla müşerref olmasındadır. Şam’ı; Şam-ı Şerif yapan, O’nun şerefine şeref katan Bilal-i Habeşi, Cafer B. Ebu Talip, Ebu Derda, Abdullah İbn-i Ümmü Mektum gibi daha birçok Sahabe-i Güzin Efendilerimize ev sahipliği yapıyor olmasındandır. Halep’i Halep yapan Hz. Zekeriya’yı bağrında barındırması, Humus’u mübarek kılan Allah’ın Kılıcı (seyfullah) Hz. Halid B. Velid’i toprağında taşımasıdır. Hz. Ebu Eyyüb El-Ensari olmadan İstanbul mana iklimini kaybeder.
Çorumlular olarak biz çok şanslıyız farkında mıyız? Hıdırlık bölgesinde üç sahabe efendimize yüzyıllardır ev sahipliği yapıyoruz. Komşum falanca sanatçı, vali, belediye başkanı, milletvekili, rektör, gazeteci, iş adamı diyerek ikili konuşmalarımızda komşularımız üzerinden kimlik oluşturmakta pek de mahiriz ama, Efendiler Efendisine komşuluk etmiş O mübarek insanlar bugün yanı başımızdalar, bizimle komşular acaba farkında mıyız?
Gözleri Efendiler Efendisinin (SAV) gözlerine değmiş; şu an şehrimizde toprak olmuş mübarek elleriyle bir zamanlar Efendimize biat etmiş O insanların Hıdırlık’taki kabirlerine günahkar yüzlerimizle, paslı gönüllerimizle, buğulu gözlerimizle gitsek; eşimizi, dostumuzu, çocuklarımızı da götürsek; karşılarında ellerimizi Hacer’ül Esved taşını selamlıyor gibi kaldırsak “bizler efendiler efendisini göremedik ancak sizler gördünüz, sizin şahitliğinizde biz de O’na biat ediyoruz” desek, Efendimizin “ahir zaman dostlarım” dediği zümreye biraz daha yaklaşır mıyız acaba?
Efendiler Efendisinin arkadaşları Süheyb-i Rumi, Ubeyd-i Gazi ve Kereb-i Gazi hemen yanı başımızda, en uzağımıza beş dakika mesafede farkında mıyız? Bizi mezarlıklarında sahabeler bulunan bu şehirde yaratan Rabbimize hamdolsun… Onların manevi feyz ve bereketlerinden ilham almayı Allah hepimize nasip etsin… Hıdırlık’ta Sahabe Efendilerimizin hemen yanı başında, Kerebi Gazi Hazretlerinin mezarının ayak ucunda medfun bulunan son dönem İslam Alimlerinden, aslen Samsun Vezirköprülü olan Yusuf Bahri Efendi’nin mezar taşında vasiyeti üzerine Kehf Suresi’nin 18. Ayetinde geçen ".....Köpekleri de mağaranın girişinde iki kolunu uzatmış yatmakta idi.... " ayeti kerimesi yazıyor. Sahabe Efendilerimizin medfun bulunduğu bu şehirde onlarla aynı beldeyi paylaşma bahtiyarlığı yaşadıkları için Ashab-ı Kehf’in köpeği mesafesinde hissiyata sahip olan tüm hemşerilerimize selam olsun...
622 yılında Hz. Peygamber (SAV) Medine’ye hicret buyurunca birkaç gün içinde Hz. Süheyb de hicret etmiştir. Yolda bir grup müşrik Hz. Suheyb’in yolunu kesip O’nu hicretten alı koymak isteyince, onlara “İyi ok attığımı ve kılıç kullandığımı biliyorsunuz, oklarım bitinceye kadar sizinle mücadeleye hazırım. Şayet muradınız mal ise, definem falan yerdedir, varın alın sizin olsun” demiştir. Onlar da bırakıp gitmişler ve definesine el koymuşlardır. Hz. Suheyb Medine’ye varınca olayı Peygamber Efendimize anlatmış, O da “Ya Suheyb, bu alışverişte büyük faydalar elde ettin” buyurmuşlardır. Bunun üzerine Allah ve Peygamberi için yapılan fedakârlıkları öven “İnsanlardan öyleleri vardır ki, Allah'ın rızasını kazanmak için kendilerini feda ederler…” mealindeki Bakara Suresi’nin 207. ayeti kerimesi nazil olmuştur.
Hz. Suheyb Allah Resulü’nün katıldığı tüm savaşlara katılmış ve O’nun sohbetinde bulunmuştur. Hz. Ömer bir Mecusi köle tarafından yaralandıktan sonra Hz. Osman halife seçilinceye kadar üç gün müddetle sahabe-i kirama Hz. Peygamber (SAV) Efendimizin mihrabında imamlık yapmıştır. Hz. Ömer’in cenaze namazını da O kıldırmıştır. Daha sonra Hz. Hasan Efendimiz (r.a.) hilafeti Muaviye’ye bıraktığında, O’nun emriyle Muaviye’nin yanında kalmıştır.
Son dönem hadis âlimlerinden Yusuf Bahri Hazretleri; Hz. Suheyb’in İstanbul’un fethi veya Bizans İmparatoru nezdinde görülecek bir iş için Ankara yolu gidişi veya dönüşü esnasında hicretin 38. Yılında 71 yaşındayken Çorum Kasabası’nda vefat edip Hıdırlık mevkiine defnedildiğini beyan etmişlerdir.
KEREB-İ GAZİ HAZRETLERİ
Asıl adı Amr b. Ma'd-ı Kerib b. Abdillah ez’Zübeydi olan Kereb-i Gazi aslen Yemenlidir. Halk arasında Kereb-i Gazi diye anılır. Mezhic Kabilesinin Zübeyd koluna mensuptur. Ebu Sevr künyesi ile tanınır. Babasının adı Abdullah’tır. Annesi Cürhüm kabilesindendir. Cahiliye döneminde kavminin reisi olduğu bilinmektedir. Şair, hatip ve pehlivandır.
Hicretin onuncu yılında Medine’ye gelerek Hz. Ali (r.a)'ın delaletiyle Hz. Peygamber (S.A.V) Efendimiz'in huzurunda Müslüman olmuştur. Hz. Ebubekir döneminde Suriye’nin fethinde görevlendirilmiştir. Yermuk Savaşı’nda bulunmuş ve bu savaşta bir gözünü kaybetmiştir. Hz Ömer devrinde Sa’d b. Ebi Vakkas ile Irak fethine katılmıştır. Hz Ömer Sa'd’a yazdığı bir mektupta iki bin kişiye bedel iki kişi gönderdiğini bunlardan faydalanmasını ve onlarla istişare etmesini bildirmiştir. Bu kişilerden birisi Amr bin Ma’d-ı Kerib'dir. Kadisiye Muharebesi’nde büyük yararlılıklar göstermiş, fillerekarşı savaşmış bir kahramandır.
Aynı zamanda iyi bir şair olan Kereb-i Gazi'nin şiirleri Divan-ı Amrb. Ma'd-ı Kerib adıyla toplanarak Bağdat'ta yayınlanmıştır. Çorum Hıdırlık bölgesinde Selçuklular tarafından türbeleri yaptırılan sahabelerden biri de Amr bin Ma’d-ı Kerib’dir. Yiğit, kahraman, iyi ata binen birisidir. Ayrıca iri cüsseli, uzun boylu, çok iştahlı olduğu meşhurdur. Hicret'in 40. senesinde İstanbul'un fethine giderken Çorum'da şehit düştüğü kaynaklarda bildirilmektedir.
Hitit Üniversitesi
Öğr. Gör. Halil İbrahim AŞGIN
Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...