Paralel yapıya bir operasyon düzenlendi bunun hukuksuz olduğuna ilişin olarak bil algı oluşturulmaya çalışılıyor siz bir hukukçu olarak bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
HİÇ BİR HUKUKSUZLUK YOK
Gazze'de İsrail'le ilgili bu yaşadığımız tartışma da nasıl algıları üretilmeye çalışılıyorsa "Gazze'de HAMAS terörist İsrail'in kendini koruma hakkı var, İsrail bu bağlamda sadece kendisini koruyor başla hiçbir şey yapmıyor" bu algı nasıl bir şeyse buda böyle bir şey Burada hiçbir hukuksuzluk falan yoktur.
Gece yarısı yapılması tartışılıyor bunun bir saati var mıdır?
ORTADA SUÇ VARSA ADIMLARIN ATILMASI GEREKİYOR
Gece yarısı gündüz bir saati yok. Suçun ne zaman, delilleri ne zaman yakalayabileceksiniz? Nasıl yapabileceksiniz? Bunu operasyonu yapanların tabii ki takdir hakkı içerisindedir. Burada kişileştirilmiş bazı durumlar söz konusuysa tabiî ki bunu hesabı görülür. Ama bu değilse soruşturmanın selameti, suçun ortaya çıkarılabilmesi, kovuşturulabilmesi açısından. İşte bu konularda başka zaman dilimlerinde eğer arama, baskın yapılması gerekiyorsa bunlarda yapılır. Bunu başka şekilde değerlendirmenin anlamı yok. Ortada bir yerde bir suç varsa bu suçun delillerinin ortaya çıkarılması gerekiyorsa bu adımların atılması gerekiyor.
DIŞİŞLERİ BAKANLIĞININ DİNLENMESİ BİR SKANDALDIR
Dışişleri bakanlığındaki o dinleme tek başına bir skandaldır. Tek başına bir durumdur. Bunu da uzaylılar yapmadığına göre birileri yaptı, birileri Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisindeydi. Başbakanın ofisinden dinleme cihazları çıkıverdi bunlar birer suç, suç varsa suçluda vardı. Suçtan hareketle, yapılan eylemden hareketle faile doğru gidilir ve failin bulunduğu yerde de operasyonlar başlar, Bu kadar! Problem nerede?
Toplum bir şekilde farklı yönlendirilmeye çalışılıyor, tutukluların çocukları olacaktı, eşleri olacaktır, onlardan uzak geçirecekleri hayatlar falan bunlarda işin başka dramatik taraflı ama Suçun soruşturmasında zaten bu kovuşturma olduğu için bu durumun insanların suç işlemeye sevk etmemesi umulur. Bir katil bir katliam yaptığı zaman, bir insanı öldürdüğü zaman tutuklanır. Tutuklandığı zaman geride gözyaşlı anneler kalır, gözüyaşlı çocuklar kalır. Bunu düşünmesi gereken tabii ki katildir.
Emniyette ifade vermiyorlar susma haklarını kullanıyorlar, Emniyetten alınıp adliyeye götürülecekler. Adliyede de susma haklarını kullanırlarsa süreç nasıl işler?
SUSMA HAKKI BİR HAKTIR KONUŞMAYA ZORLAYAMAZSINIZ
Susma hakkı bir haktır konuşmaya zorlayamazsınız. Susmaya devam ettikleri zaman susma dışındaki diğer delillerle bir hükme ulaşacaktır. Tutuklanması gerekiyorsa hâkim tutukluluk kararı verecektir. Tutuklaması gerekmiyorsa tutuklamaz. Kişi konuşmuyorsa itiraf etmiyorsa ortada bir suç varsa kişi konuşsa da konuşmasa da zaten hâkim gerçek hakikati ortadaki delilleri, verileri incele yektir. Deliller üzerinden bir değerlendirme yapacaktır. kişi itiraf etse de hakim onu bir tarafa bırakıp maddi hakikati ortaya çıkarmaya çalışır.
CEMMATİN BU ÇIKIŞI TÜRKİYE'YE ÖZGÜ
Bu darbe kalkışması Türkiye'ye özgü bir şey ama bir dini hareketin kendi ajandası, program çerçevesinde hareket ederek aynı zamanda politik bir iddia ile ortaya çıkması şeklinde bu parametreler üzerinden bir değerlendirme yaptığımız zaman 17. Yy 18.yy Cizviti hareketi vardır. Cizvitler böyle bir tehdidi meydana getirdikler. Tabi bu tehdidin bazen haksız olduğu da söyleniyor "gerçekte öyle bir niyetleri olup olmadığı belli değil idi" şeklinde tarihçilerin yaptıkları tartışmalar vardı ama neticede böyle bir kanı oluştuğu için ö denemin şartları içerisinde Fransa'da çok ciddi Cizvit soruşturmaları gerçekleşmiş, çok ciddi bir şekilde sürülmeler hatta infazlarda gerçekleşmiştir. Çünkü onlarda tam anlamıyla eğitime, bürokrasiye önem veriyorlardı ve bürokrasi içerisine kendi elemanlarının yoğunlaşmasını arzuluyorlardı. Bu belli bölgelerde içsel bir tehdit haline gelebiliyordu. İktidarı daha meşru bir şekilde elde etmek yerine daha dolan başlı daha arkadan elde etme yöntemini kullanıyorlardı. Cizvitlerle karşılaştıra biliriz ama cemaatin bu şekilde çıkısı biraz daha Türkiye'ye özgü bir harekât, işin içinde çok çok farklı unsurların etkilerin bulunduğu bir harekattır.
SORUŞTURMAYI HÜKÜMETİN YÖNETTİĞİNİ SÖYLEMEK HAKKANİYETLİ DEĞİL
Bu bir devlet sorunudur ama hükümeti devletten uzak tutamayız artık. O biraz eskide kaldı. Uluslararası ilişkilerde hükümet denildiği zaman o devletin meşru temsilcilerini kastederiz. Öyle olması gerekiyor. Daha önce öyle olmadı hiç. Vesayet rejimi bütün kurumlarıyla işlediği için dışarıdan birisi Türkiye'ye geldiğinde hükümet başkanından sonra genelkurmay başkanını ziyaret ederdi. Ya da önce Genelkurmay Başkanı sonra Başbakanı ziyaret ederdi. Ben bu bağlamda söyledim ama burada bir siyasi partinin kurduğu bir hükümet olarak ve siyasi bir hedef olarak bu operasyonların yürütüldüğünü söylemek elbette pek hakkaniyetli değil. Bir siyasi harekette bir tehdit algısı üzerinden hareket ederek 'burada bir problem, bir tehdit vardır. Dolayısıyla bu tehdite karşı harekete geçmemiz gerekebilir' diyebilir ama demesine rağmen bunun ceza kanununda suç olduğu tespitinin yapılması gerekiyor ki hakikaten adli makamlar da savcılık da harekete geçsin. Burada bunlar harekete geçtikten sonra bu artık hükümetin bir tasarrufu değildir çünkü onları harekete geçiren hükümet değildir.
TIRLARIN DURDURULMASI VE BÖCEK OLAYI SONUÇSUZ KALAMAZ
Adana ve böcek olaylarının sonuçsuz bir şekilde kalması yargıdan hesap sorulmasını gerektiren bir olaydır. Ama henüz orada soruşturmalar devam ediyor bildiğim kadarıyla. Ortada bir suç vardır. Suç varsa bunun soruşturulup kovuşturulması da şarttır. Bunu bir savcı yapmıyorsa hangi savcı ise görevi ihmal suçu işlemektedir. Orada bir suç varsa harekete geçmek zorunda. Böcek meselesi çok net bir meseledir.
NEYE GÖRE HUKUKSUZ? NASIL HUKUKSUZ?
Hukuk dediğimiz şey sadece kanunlarda yazılı şeyler değildir. Hukuk aynı zamanda bir politika biçimidir aynı zamanda. Hukuk normlarını politika üretir. Bazı kesimler hukuk normlarının verdiği zırha bürünerek bir mücadele yapar. Bu mücadeleye ahlak mücadelesi, hakkaniyet mücadelesi denilir. Şu an yürütülen soruşturmalara karşı 'Bu soruşturmalar hukuksuzdur' falan diyorlar. Neye göre hukuksuz? Nasıl hukuksuz? Ortada bir suç olduğu zaman bu suç soruşturulmayacak mı? Sıradan bir suç da değil. Bir ülkenin o ülkeyi ayakta tutabilecek olan, uluslararası alanda etkinliğini koruyacak olan ya da zedeleyecek olan bir eylem ve işlem var orada. Siz kendi ülkenizin egemenliğini çökertiyorsunuz ardından buna yönelik bir adım atıldığı zaman 'bu hukuka aykırı bir adım' diyorsunuz.
BAŞVURU DİLEKÇESİNİN DİLİ, PARALEL ÖRGÜTÜN DİLİNE DAHA YAKIN
Programda HSYK düzenlemesinin Anayasa Mahkemesi tarafından kısmi iptal kararını da değerlendiren Prof. Dr. Osman Can, dava dilekçesinin CHP tarafından hazırlanmadığını iddia etti. Can programda konuyla ilgili şu ifadeleri kullandı: "8 yıldır Anayasa Mahkemesi'nde çalıştım ve bu süreçte başvuruların tamamını okudum. Ondan öncekileri de okudum, ondan sonrakileri de okudum. Bu dilekçe CHP tarafından yazılmamış bir dilekçedir. Onların imzaları olabilir ama CHP tarafından yazılmadı. Dikkatli bir göz okuduğu zaman daha önceki CHP dilekçeleriyle karşılaştırdığınızda ikisinin birbirinden tamamen farklı olduğunu görürsünüz. CHP böyle bir dilekçe yazamaz. Hukukçular ile ilgili bir durum değil. Kullandıkları dil, terminoloji, argüman, dayandığımız kaynaklar bunlar tamamen farklı. CHP'nin böyle bir dilekçeyi yazdığına ilişkin örneği yok. O başvurudaki dil CHP'nin dili değil. O dava dilekçesi CHP tarafından hazırlanmadı. Pensilvanya örgütünün diline daha yakın. Bu tabii ki bir kanaat… Kanıtlayabileceğim bir şey değil ama okuyan herkes çok net olarak görür. Anayasa mahkemesi buna dayalı olarak bir karar verdi. Verdiği kararlar içinde doğru olan hususlarda vardır."
Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...