Hitit Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Azimli'nin oturum başkanlığında yapıldı. Panelde Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zeki İşcan, Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi SDE Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Mehmet Şahin ve Hitit Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cemil Hakyemez konuşmacı olarak yer aldı.
İlahiyat Fakültesi Dekanvekili Prof. Dr. Şaban Haklı'nın açılış konuşmasıyla başlayan panelde, Prof. Dr. Zeki İşcan radikal dini gurupların ideolojik zırhı olarak Selefilik, Doç. Dr. Mehmet Şahin Ortadoğu'da devlet dışı faktörler başlığında sunum yaparken, Prof. Dr. Cemil Hakyemez Ortadoğu'da mezhep dengelerini anlattı.
Arap Baharı olarak adlandırılan gelişmelerin, İslam'ın kışı haline geldiğini ifade eden İşcan, İslam Dini'ni şiddetle aynı kelimelerde anmaya gayret edenlerin kasıtlı olarak bunu yaptıklarını farklı bir din algısı geliştirmeye çalıştıklarını anlattı. Batı'nın İslam'ı virüs gibi adlandırıp ve bu şekilde anılması için her türlü argümanı kullandığını söyleyenİşcan, "Din düşmanlığını Batı'da cazibe merkezi haline getirmeye çalışıyorlar. İslam madem ki şiddet içeriyordu da, neden 1980'e kadar böyle bir şey yaşanmadı. Batı İslamcı faşistler değerlerimize saldırıyor diye bağırıyor. İslami cihat adı altında terör estirenler kendi ülkesinden, ailesinden ve geleneklerinden kopmuş insanlardır. Gelinen nokta, kültürsüzlüğün bir sancısıdır. Sonucun İslam'la hiç bir alakası ve bağlantısı yoktur." dedi.
Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zeki İşcan, İslami olduklarını iddia ederek terör gurupları oluşturanların, aileleri tarafından da engellenmeye çalışılmasına rağmen önlerinin alınamadığını, çocuklarının radikalleşip Selefi anlayış kurbanı olmaması için çaba sarfeden ailelerin de ellerinin boşta kaldığını dile getirdi. İşid'e katılan gençlerin hemen hepsinin Müslüman geleneği ile yetişmediğini, dini hiç bir değere sahip olmaksızın yaşayan gençlerin birden Selefilik içiresinde kendilerine İslam aramaya çalışıp, kimlik bulma arayışı ile sürüklendiklerini vurguladı.
"Radikal bir isyanın İslamlaşmasından söz edilebilir." diyerek konuyu özetleyen İşcan, bu tür gurupların çıkışlarını her zaman dine dayandırmanın doğru olmadığını ifade etti. Etnik realitelerin meşrulaştırılması için dininin kullanıldığını e ikinci etken olarak dini öne sürdüklerinin altını çizdi.
İşcan, İşid'in topluma güzel ahlak vermek gibi bir kaygısı ve önceliği olmadığını, terör estirip dünyayı ele geçirme çabasıyla adımlar attığını dile getirdi.
Ortadoğu'da devlet yapısı kalmamasıyla birlikte devlet dışı güçlerin ortaya çıktığını anlatan Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi SDE Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Mehmet Şahin, "Ortadoğu devlet dışı terör aktörlerinin cehennemine dönüştü. Arap Baharı adı verilen hareket sünni bir kabarmaydı. Seçimlerde Müslüman yapıların demokratik yollarla iş başına gelmesi, batıyı korkuttu. Gelinen noktada, batının Ortadoğu'da demokratikleşmeyi hazmetmeye hazır olmadığının ispatıdır." dedi.
İsrail'in siyasal İslam denizi ortasında kalmasından korkan batının, aynı uygulamaları Cezayir seçimlerinde 250'den fazla insanı öldürerek, Türkiye'de 28 Şubat'ı yaşatarak, Filistin seçimlerini kanlı katliamlarla bastırarak gerçekleştirdiğini anlatan Şahin, İslam dünyası içerisinden model çıkmasını istemediklerini, son 2 yılda Türkiye'de yaşananların altında da Türkiye'nin önemli bir model olarak kabul ediliyor olması yattığını söyledi.
"İşid, batının Ortadoğu üzerine üçüncü kez kusmasıdır. Birincisini haçlı seferleriyle, ikincisini de Yahudi yerleşimcileri bölgeye yerleştirerek yaptılar." diyen Şahin, batının kendi içerisinde tahammül edemediği unsurların tümünü İşid adıyla bölgeye gönderip, hepsiyle Türkiye'nin uğraşmasını ve Türkiye'nin başına bela olmasını istediklerini sözlerine ekledi.
Prof. Dr. Cemil Hakyemez de sunumunda, Ortadoğu'da mezhep dengelerinden ve sonuçlarından bahsetti.
Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...