İslam dini ölçülerine göre zengin olan Müslümanların mallarının kırkta birini vermesi ile gerçekleşen zekât ibadeti, İslam’ın beş şartından bir tanesidir. Özellikle Ramazan ayında yoğunlaşan yardım ve hayır faaliyetleri ile birlikte artan zekât bağışları, yardım kuruluşları aracılığıyla da tüm ihtiyaç sahiplerine ulaştırılıyor.
İHH İnsani Yardım Vakfı, dünyada ki mağdurluk yoksulluk mazlumluk durumlarını göz önünde bulundurarak, kendine ulaşmış olan zekât, fitre, sadaka ve diğer bağışları (eğer bağışçının özellikle ulaşmasını istediği bir yer yoksa) tüm dünyadaki ihtiyaç sahiplerine ulaştırmayı amaçlamaktadır.
Zekât ile ilgili sıkça sorulan bazı sorular ise şunlar:
Zekâtlar verilirken öncelik sahibi olan grup hangisidir?
Zekât ve fitre vermede ihtiyaç sahibi yakınlarımız ve malın kazanıldığı muhitteki diğer ihtiyaç sahipleri öncelikle hak sahibidir. Ancak yaşadığımız çağın sağladığı imkânlardan dolayı, tüm dünyada ki ihtiyaç sahipleri ile iletişim halindeyiz. Öyleyse zekâtları verirken en muhtaç olan insanlardan başlamak ve o kardeşlerimizin ihtiyaçlarını karşılamak gerekir.
Zekât vermek için Ramazan ayını beklemek zarureti var mı?
Yoktur. Zekâtı vermek için hicri takvime göre nisab miktarı mala 1 yıl sahip olmak gerekir. Bu miktara sahip olunduğu andan itibaren bir yıl takip edilir ve dolunca zekât verme süresi başlar. Yani Ramazan’da verme şartı yoktur; ancak Ramazan’da ibadetlere verilen ecirlerin fazla olması, kişileri Ramazan’da zekât vermeye sevk etmektedir.
Zekât veya fitre verirken verilen kişiye söylemek gerekir mi?
Zekât veya fitre verirken verilen kişiye söylemeye gerek yoktur. Fakat hayır kurumlarına verilirken ne olarak verildiği mutlaka bildirilmelidir.
Zekât, bizim ulaşamayacağımız yerlerdeki yoksul insanlara yardım kuruluşları vasıtasıyla ulaştırılabilir mi?
Ulaştırılabilir. Zekâtta asıl olan “temlik”tir. Ayette sayılan sekiz sınıfa tahsis edilmesidir. Ancak kimi durumlarda zekât veren kimse, zekâta en fazla ihtiyaç duyan hak sahiplerine ulaşamayabilir. Böyle durumlarda “vekâlet” sistemi ile uzak yerlerdeki hak sahiplerine zekâtı ulaştırmak mümkün olur. Şöyle ki, zekât verecek kimse, zekâtını uzak bir memlekette bulunan fakir ve muhtaçlara ulaştırmak istiyorsa, bunu yapabilecek kişi veya kurumlara vekâlet vererek zekâtını teslim eder. O kişi veya kurum da, o kişi adına belirtilen yerdeki fakir ve muhtaca zekâtı teslim eder. Böylece hem maksat hasıl olmuş olur, hem de temlik şartı yerine getirilmiş olur.
Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...