6 Mayıs Hıdırellez Kültürü ve Tarihi Nereden Geliyor!

ÇORUM 3 Mayıs 2023 04:46
Videoyu Aç 6 Mayıs Hıdırellez Kültürü ve Tarihi Nereden Geliyor!
A
a

Hıdırellez, Anadolu’da karların erimesiyle birlikte kışın sona erip yaz mevsiminin başladığına işaret eden ve her yıl 6 Mayıs tarihinde kutlanan geleneksel bir bahar bayramıdır. Hıdırellez, eski çağlardan itibaren Türk kültür coğrafyasında kışın biterek yazın başladığı bir zamanda kutlanan daha çok mevsimsel bir bayramdır...

  • Ahmet Peker Tarihçi-Yazar'ın anlatımıyla 6 Mayıs Hıdırellez Kültü Üzerine bir Yazı


Hıdrellez ismi “Hızır-İlyas” isimlerinin birleştirilerek halk arasında telaffuz edilen şeklidir. “Hızır” İslam literatüründe bir peygamber ya da veli adı olmakla birlikte kelimenin kökenine baktığımızda el-Hadır’dır. el-Hadır kelimesinin kökenine baktığımızda Arapçada el Ahdar kelimesinde gelmekle birlikte; yeşil, yeşil dal veya yeşilliği çok olan yer anlamına gelmektedir.

Kökenbilim sözlüklerinde yazdığı üzere Türkçede kullandığımız Hıdırellez kelimesi daha çok yakın tarihlerde (1533) bugün telaffuz ettiğimiz şekliyle bazı Türkçe eserlerde yer almaya başlamıştır. Çok daha önceleri ise bu kelime bazı eserlerde ayrı olarak Hızır-İlyas şeklinde kaydedilmiştir. Yine eski kaynaklara baktığımızda Türk kültür coğrafyasının pek çok bölgesinde Hıdırellez Bayramının kutlandığı ve “Hıdırlık” denilen yerlere ise daha eski dönemlerde Hızır-İlyaslık denildiğini görmekteyiz. Sözlü halk kültüründe ve halk arasında ise “Hıdrellez”, her yıl 6 Mayıs tarihinde Hızır ile İlyas’ın buluşması anlamına gelir.

Fransa’da yaşayan Türkolog Irène Mélikoff’un eserinde belirttiğine göre: “Nevruz Bayramından 6 hafta sonrasına rastlayan Hıdrellez Bayramı eski Türk devletlerinde kullanılan 12 hayvanlı Türk takvimindeki yılbaşına denk gelmektedir.” diyor. Türk Dünyasında coğrafya ve takvim sistemindeki küçükte olsa bazı farklılıklar vardır. Bu çok geniş bir coğrafyada kutlanan Hıdırellez Bayramının farklı isimler altında ve farklı tarihlerde kutlanmasını sonucunu doğurmuştur. Türk Dünyasında bir bahar bayramı olarak kutlanan Hıdrellez Bayramı her yıl miladi takvime göre 6 Mayıs tarihinde kutlanmaktadır. Miladi 6 Mayıs tarihi Osmanlının kullandığı Rumî Takvim dikkate alındığında 23 Nisan tarihine denk gelmektedir. Günümüzde ülkemizde kullanılan takvim olan Gregoryen takvim, eski Jülyen takvimine ve Rumî Takvime göre 13 gün ileridedir.

6 Mayıs tarihi, özellikle İç Anadolu bölgesinde ilkbahardan yaz mevsime geçişi yerel olarak belirlemekte olup hicri takvim sistemiyle hiçbir ilgisi yoktur. Öte yandan 6 Mayıs Türklerin Anadolu’ya yahut daha genel bir ifade ile Orta Doğu’ya geldikten sonra tanıdıkları bir tarihtir. Daha çok Rumi Takvime göre hesaplanan Hıdırellez 5 Mayısı 6 Mayısa bağlayan gece güneşin Ülker yıldızının burcuna girdiği bir zaman parçasıdır. Bu tarihten sonra 7-8 Kasıma kadar Ülker burcu güneşin batışından sonra görmek mümkün olmaz. Yılın geriye kalan diğer günlerinde ise Ülker burcu güneş battıktan kısa bir zaman sonra rahatlıkla görülebilmektedir. Bundan dolayı astronomik gözlemlere ve doğa şartlarına uygun bir şekilde sene bu bölgede kış ve yaz olmak üzere iki mevsime bölünmüştür. Rumî Takvime göre 23 Nisan tarihi kışın bittiği, yaz mevsiminin başladığı tarih olarak kabul edilmekteydi. Osmanlı’da kullanılan Rumî takvime göre bir yıl, yaz (Hızır) ve kış (Kasım) olmak üzere iki mevsime ayrılırdı. Bu takvime göre yaz mevsimi; 23 Nisan’da (M. 6 Mayıs) başlar, 26 Ekim’de (M. 8 Kasım) biterdi. Bu 6 aylık süreye “Yaz Günleri” veya “Hızır Günleri” adı verilirdi. Kış mevsimi ise; 26 Ekim’de (M. 8 Kasım) başlar 23 Nisan’a (M. 6 Mayıs) kadar devam ederdi. Bu geçen 6 aylık süreye de “Kış Günleri” ya da “Kasım Günleri” denirdi. Miladi takvime göre 8 Kasım bütün özellikleriyle tam olarak kışın başlangıç tarihini oluşturmaktadır. Birçok Osmanlı arşiv belgesi, Osmanlı Devleti nezdinde bile işlerin yılın bu

iki mevsimine, yani ‘’Ruz-ı Hızır’dan Ruz-ı Kasım’a’’ veya tam tersi “Ruz-ı Kasım’dan Ruz-ı Hızır’a” kadar olan iki döneme göre ayarlayıp işlerini planlandığını göstermektedir.

Türkler arasında İslâmiyet’ten önceki zamanlarda her yıl yapılan bahar kutlamaları, İslâmiyet’ten sonra Hızır ve İlyas’ın şahsında İslami bir kimliğe sahip olmuştur. Bunun sonucunda Hıdrellez ismini almıştır. Böylece Hıdrellez, Hızır ve İlyas’ın bir araya geldiği günün hatırası olarak kutlanan bir halk bayramına dönüşmüştür. Bu inanıştan dolayı bugüne Hıdrellez ismi verilmiştir. Yine bununla birlikte “Hıdırellez” kelimesi ile ilgili halk arasında çeşitli inanışlarının varlığına da şahit olmaktayız. Bu inanışların toplumda en yaygın olanlarına göre: “Hızır” ve “İlyas” iki peygamberdir. İlyas denizlerde Hızır ise karalarda gezmektedir. Her sene 6 Mayıs tarihinde bir araya gelirler. Bu buluşma olayı sonucunda havalar ısınır, doğa canlanır, her yer yeşillenir, yağmurlar yağar ve sular çağıldamaya başlar.

Ülkemizde Hıdırellez Bayramı kutlamalarının temelinde Hızır-İlyas çevresinde oluşmuş yaygın halk inanışları yer almaktadır. Halk inanışlarında insanüstü yeteneklere sahip efsanevi bir kişiliğe dönüşen Hızır’ın diğer dinlerden halk inançlarıyla iç içe geçtiğini görmekteyiz. Anadolu’da İslamiyet öncesi dönemde Hıristiyan halk tarafından yüzyıllar boyunca kutsal kabul edilmiş bir aziz olan Aya Yorgi (Ayios Yeoryios ya da Hagios Georgios) etrafında oluşmuş inanış vardır. Bu inanç sistemi Anadolu’da İslamiyet’in yayılmasından sonra Hızır-İlyas kültüyle İslam dinine de geçmiştir. Anadolu Hıristiyanlığındaki Aya Yorgi inancı, Hızır ile özdeşleştirilmiş ve “Anadolu, Balkanlar, Kırım ve Suriye gibi yerlerde Aya Yorgi’ye ait makamlar, kilise ve manastırlar İslamiyet’in Anadolu’ya yayılışı sonrası Hızır veya Hızır-İlyas’a mal edilmiştir. İslam kaynaklarına bile “Circîs (Cercis) Aleyhisselam” adıyla salih bir kimse veya nebi olarak kabul edilen Hıristiyan kaynaklardaki Aya Yorgi, kendisiyle ilgili anlatılan hikâyelerde tıpkı daha sonra Hızır için olduğu gibi, uğradığı eve bolluk ve bereket getiren, kuru tahtaları yeşertip ulu ağaçlar hâline getiren ve hastalıkları iyileştiren kutsal bir aziz olarak anlatılır.

Bu durumu daha da ilginç kılan bir nokta ise, Aya Yorgi’nin de büyük ihtimalle Hıristiyanlıktan çok önceleri Anadolu’nun efsaneleşmiş olan bir Hitit tanrısının sonradan Hıristiyanlaştırılmış hali olması dikkat çekidir. Kır tanrısı Telipinu, özellikle baharın geliş zamanında memnun edilmeliydi. Nevruz bayramının Hititlerdeki karşılığı olan Purulli(ya) Bayramı özenle kutlanıp Telipinu kızdırılmamalıydı. Kır tanrısı Telipinu’nun kızdırılması, doğanın küsmesine, tarla bağ bahçelerin evlerin sisler içinde kalmasına ve koyunların o yıl kuzulamaması gibi hadiselere yol açabilirdi. Aya Yorgi’ye ait anlatılan efsanevi hikâyelerinin daha çok İç Anadolu’daki yaygınlığı, bunların eski Hitit efsaneleriyle ilişkisine önemli bir işaret olarak sayılabilir. Tıpkı İslam dininin Anadolu’ya yayılma sürecinde Hıristiyan inanç ilkelerinin bir kısmını İslamileştirmesi gibi Hıristiyanlık da Anadolu’da yayılırken burada daha önceden mevcut “Pagan” inançları gerçek ya da hayali bazı azizlere mal ederek Hıristiyanlaştırmıştır.

Anadolu insanının inanışlarında Hızır, zorda kalan ve başı sıkışan insanların yardımına koşup iyiliklerde bulunan melek yüzlü bir insandır. Doğanın uyanıp yeşillenmesini, ekinlerin büyümesini sağlar, hayvanların kuzulamasını, girdiği her eve bolluk ve bereket saçar. Bahar mevsimini başlatmak için geldiğinde çevresindeki insanlara şans dağıtır, bekâr gençlerin kısmetini açar, hasta olanlara şifa verirdi. Hızır sözlü veya yazılı hemen hemen bütün tasvirlerde doğaüstü büyük güçleri olan biri olarak betimlenmektedir. Bir yandan sıkıntıya düşene el vermenin, iyilikseverliğin, şans getirmenin, bolluk, bereketin, üremenin sembolü

hâline gelmiş bir veli ya da peygamberdir. Diğer yandan ise ölümsüzlüğün, ölüp dirilmenin, yeşilin, yeşermenin yani bir anlamda baharın sembolüdür.

Anadolu topraklarında yaşayan insanların inanışlarında Hızır her iki karakteriyle, özellikle Mezopotamya, Mısır ve Anadolu üçgeninde yaşamış çeşitli kültürlerdeki bazı doğaüstü gücü olan kişilerle örtüşmektedir. Örneğin Sümer’in Tammuz’u, Mısır’ın Osiris’i ve Horus’u, Hitit’in Telipinu’su, Babil’in Marduk’u, Fenike’nin Adonis’i, Frigya’nın Kibele’si ve Attis’i hem ölüp dirilme hem de bahar bayramlarıyla ilişkilendirilebilen doğaüstü gücü olan kimselerdir. Hıdırellez, Hızır ya da Hızır-İlyas çevresinde oluşmuş inançlar her ne kadar İslami bir inanıştan kaynaklanıyor gibi görünse de detaylı olarak incelendiği zaman gerçekte ona yabancı ve değişik karakteristik İslami olmayan birçok özellikler de taşıdığı görülmektedir.

Esasında Anadolu’da birçok cami, türbe veya ziyaret yerlerinin eski dönemlerden kalma tapınak, tümülüs, sunak, höyük ya da anıt mezarlarının şekil ve amaç değiştirilerek kullanıldığı bilinmektedir. Ünlü Kültür Tarihçisi Irène Mélikoff’un bu olayı şöyle açıklıyor: “Bu makamların çoğu, daha eski Bizans kökenli kutsal mekânlarla, hatta çok tanrılı döneme çıkan kutsal yapılarla iç içedir. Halk inanışı, çoğu kez, üst-yapı ile özden oluşmaktadır. En eski zamanlardan beri saygı gösterilen bir yer, üst üste tabakalaşma olsa bile, kutsal niteliğini kaybetmez. En çok, saygı duyulan velinin adı değişebilir. Bu, bir su ve yeşillik tanrısına kadar çıkan Hızır'la ilgili kutsal yerlerin niçin fazla olduğunu açıklar.”

Örneğin Marmaris'teki Turgut Mahallesi'nde halkın türbe zannedip, “Çağ Baba” adını verdiği yapının, araştırmalar sonucunda M.Ö. 3. yüzyılda savaşçı Diagoras ve eşi Aristomakha için yapılan piramit mezar olduğu ortaya çıktı. Kütahya’daki Aizanoi Antik Kenti’nde, insanların ziyaret edip türbe zannettiği taş, Antik Agora'nın köşe sütunu olduğu anlaşıldı. Anadolu'nun önde gelen mutasavvıflarından Hacı Bayram-ı Veli'nin ismini taşıyan cami ve türbesi ile Roma döneminden kalan ender eserlerden Augustus Tapınağı'nın birlikteliği, bölgenin çok kültürlü evrensel değerinin somut kanıtıdır. Yine Bizanslı komutan Theodoros Stratelates'e ait olduğu öne sürülen efsanesinin ortaya çıkışı Eukhaita kentine göre tarihi çok daha eski gözüken diğer bir Theodoros'un mezar ve ziyaretgâhı Karadeniz kıyısında Zonguldak Ereğli'de bir tepe üzerinde bulunmaktadır. Ereğli Türkleştikten sonra bu tepede bir tekke ile bir Müslümanların ziyaretgâhı olmuştur. Ereğli’de ki bu tepeye şehit ya da gazi Mustafa isminde bir veli için bir türbe yapılmıştır. Ankara Hıdırlık Tepe denilen bölgede Bizans’ın Anakara valisi ve ailesinin gömüldüğünü bilinmektedir. Ayrıca Kinde Kralının oğlu ünlü Arap şair İmrül Kays Bizans İmparatoru ile görüştükten sonra buradan geçerken Elmadağ’da vefat edince onu da soylu olduğu için bu tepeye gömmüşlerdir. Türklerin Anadolu’ya gelişinden sonra bu tepe Hıdırlık Tepe diye anıla gelmiştir.

Muhtemelen Çorum Hıdırlık’ta ismi geçen sahabelerin bazılarının mezarlarının farklı yerde olması bize burasının İslam öncesi dönemde kutsal bir mekân olması sebebiyle Müslümanlar buraya sahabe mezarı ya da makamı olarak kutsallık atfetmiş olabilir. Çevrede yapılan arkeolojik çalışmalar sonunda Hıdırlık bölgesinde bir Hitit kupasının bulunduğunu bilmekteyiz. Yine bu tepenin Roma döneminde önemli bir bölge olduğu yapılan arkeolojik ve jeoradar çalışmaları göstermiştir. Benzer sahabe makam kültürü ülkemizde Güney Doğu’da özelliklede Adıyaman bölgesinde çok yaygındır. Bu bakımdan Hıdırellez’i, bu coğrafyanın tarihinde farklı insan toplulukları arasındaki karşılaşmanın, bunun sonucu olan kültürel

etkileşimin ve alışverişin inanç boyutundaki sonuçlarını bünyesinde taşıyan bir pratik mekân olarak değerlendirebiliriz.

Kaynakça

Boratav, Pertev Nâili. “Türklerde Hızır”. İslâm Ansiklopedisi, 5. Cilt 1. Kısım, İstanbul: Milli Eğitim Basımevi, 1987: 462-471.

Bulut, Meryem; Karacagil, Zeynel ve Çataloğlu, Seher. “Dünden Bugüne Hıdırellez Pratikleri”. 9. Milletlerarası Türk Halk Kültürü Kongresi. Ankara: T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, 2017: 79-92.

Dündar, Abdulkadir. Çorum Şehri ve Mimari Yapıları (XIX. Yüzyılın Sonlarındaki Bir Haritaya Göre) Dinî Araştırmalar, Ocak-Nisan 2007, Cilt: 9, s. 27, s. 185-224.

Efendioğlu, Mehmet. “Suheyb b. Sinân”, TDV İslâm Ansiklopedisi. C. 37, s. 436-437, İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 2009.

Erkoç, Ethem. Çorum’da Sahabe ve Evliya Makamları, Çorum: Çorum Belediyesi Kültür Yayınları, 2015.

Hasluck, Frederick W.. Sultanlar Zamanında Hıristiyanlık ve İslam I. Çev. Timuçin Binder. İstanbul: Ayrıntı Yayınları, 2012.

https://www.arkeolojisanat.com/shop/blog/hidirlik-kulesi-kazilari-suruyor_3_1250539.html (Erişim Tarihi: 01.05.2023)

Keskin, M. Ç. , Sağ, M. K. “Edirne Hıdırlık Tepesi (Hızır Makamı): Senkretik Bir Kült Merkezi’nin Oluşumu ve Ortadan Kaldırılması” Milli Folklor 17 (2022 ): s. 222-233.

Melıkoff, Irene. Hacı Bektaş, Çev. Turan Alptekin, İstanbul: Kurtuluş Matbaacılık San. ve Tic. Ltd. Şti. 2010.

Melıkoff, Irene. Uyur İdik Uyardılar, Çev. Turan Alptekin, İstanbul: Cem Yayınevi, 1993.

Sezikli, H. Ahmet. “Amr b. Ma‘dîkerib”, TDV İslâm Ansiklopedisi. C. 3, s. 88, İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 1991.

Sezikli, H. Ahmet. Şehrin Hafızası Hıdırlık Kültürü ve Çorum Hıdırlık Örneği, Ankara: Hazar Matbaacılık, 2018.

Turan, Fatma Ahsen. “Anadolu’daki Hıdırellez Kutlamalarına Dair İnanmalar Ritüeller, Yasaklar ve Yaptırımlar”. Gazi Türkiyat Türkoloji Araştırmaları Dergisi, 2, 2008: s. 101-111.

Yanar, Ayşem. Turistik Hediyelik Eşyada Gelenekselliğin Devamlılığı İçin Yapılması Gerekenler, Çorum ve Kültür, s. 247-253, Çorum: Çorum Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Yayınları, 2013.

Kaynak : www.hitittv.net
1000
icon

Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...

hava durumu HAVA DURUMU
anket ANKET

YENİLENEN SİTEMİZİ NASIL BULUYORSUNUZ?

e-gazete E-GAZETE
arşiv HABER ARŞİVİ
linkler LİNKLER
  • http://www.hitittv.net Çorum'un Ulusal ve Yerel
  • İnteraktif haber sitesi
  • Sondakika Çorum Haberleri
duyurular DUYURULAR
Bu haber ilginizi çekebilir! Kapat

sol reklam
Önce çevre
Erdoğan reklam